Türkiye devlet istihbarat servisi, Türkiye ve Suriye’nin bazı bölgelerini yerle bir eden depremden 22 saat sonra çöken bir binanın enkazından bir kadının kurtarıldığını söyledi. Ajans Anadolu Salı erken bildirildi.
Ajans, bir acil durum yönetimi yetkilisine atıfta bulunarak, hayatta kalanları aramaya 16.000’den fazla kurtarıcının katıldığını söyledi. Ancak uzmanların söylediğine göre diğerlerini bulma aralığı daralmaya başladı ve Amerika Birleşik Devletleri ve ötesinden Türkiye’ye uçakla gelen uzmanların kesinlikle bölgeye erişim ve kurtarma çalışmaları yürütme konusunda zorluklarla karşılaşacakları söyleniyor.
Endonezya’da 15 yılı aşkın bir süredir deprem müdahalesinde gönüllü olarak çalışan bir arama kurtarma uzmanı olan Lody Korua, depremden bir ila üç gün sonra hayat kurtarmak için genellikle “altın zaman” olduğunu söyledi. O zaman bile, lojistik çok karmaşık olabilir.
“Kurtardığımız insanlar yaralandı – moloz altındalar ve ne kadar derinde olduklarını bilmiyoruz” dedi. “Sıkışmışlar, belki de çöken yapı nedeniyle bacakları ezilmiş, kemikleri kırılmış ve yardım için bağıramıyorlar.”
Avustralya’daki New South Wales İtfaiye ve Kurtarma Servisi için uluslararası bir kentsel arama ve kurtarma ekibini koordine eden David Lewis, hayatta kalan bazı kişilerin bir depremden dört veya daha fazla gün sonra bulunduğunu söyledi. Bir insanın enkaz altında hayatta kalabileceği sürenin, sıcaklık, yiyecek ve suya erişimleri ve nasıl kapana kısıldıkları gibi çeşitli değişkenlere bağlı olduğunu da sözlerine ekledi.
Ne yazık ki, Türkiye ve Suriye’yi vuran güçlü depremin gece yarısı meydana geldiğini de sözlerine ekledi.
“O zaman bina çöktüğünde bir boşluk olmasını ve çatının veya en üst katın üzerinize düşmemesini umarsınız.”
Deprem bölgesine koşan uzmanların etkinliği, kısmen ne kadar iyi koordine edildiklerine ve ne kadar çabuk vardıklarına bağlı olacaktır. Ancak Japonya’daki Keio Üniversitesi’nde uluslararası acil durum yönetimi uzmanı olan Yosuke Okita, bölgenin uzak ve erişiminin nispeten zor olduğunu söyledi.
Okita, bölgedeki küçük havaalanlarının arama kurtarma personeli ve ağır ekipmanlarını taşıma kapasitesine sahip olmaması durumunda ekiplerin daha büyük havaalanlarına uçmak ve deprem bölgesine kamyonla gitmek zorunda kalacağını söyledi. Kamyonların bulunmasının da zor olabileceğini ve etkilenen bölgeye giden bazı yolların kapatıldığını da sözlerine ekledi.
Kısmen çökmüş binalara giren kurtarıcılar geldiklerinde tehlikeli ortamlarda çalışıyor olacaklar.
Northeastern Üniversitesi’nde depremler konusunda uzmanlaşmış bir inşaat mühendisi olan Jerome F. Hajjar, deprem bölgesindeki binaların birçoğunun birkaç on yıllık hafif betonarme ve yığma yapılar gibi göründüğünü söyledi. Bu, büyük bir artçı sarsıntı veya gaz sızıntısından kaynaklanan bir yangın durumunda başka bir çöküşle karşı karşıya kalabilecekleri anlamına gelir.
Profesör Hajjar, “Sadece durumu daha da zorlaştırıyor” dedi.
Ajans, bir acil durum yönetimi yetkilisine atıfta bulunarak, hayatta kalanları aramaya 16.000’den fazla kurtarıcının katıldığını söyledi. Ancak uzmanların söylediğine göre diğerlerini bulma aralığı daralmaya başladı ve Amerika Birleşik Devletleri ve ötesinden Türkiye’ye uçakla gelen uzmanların kesinlikle bölgeye erişim ve kurtarma çalışmaları yürütme konusunda zorluklarla karşılaşacakları söyleniyor.
Endonezya’da 15 yılı aşkın bir süredir deprem müdahalesinde gönüllü olarak çalışan bir arama kurtarma uzmanı olan Lody Korua, depremden bir ila üç gün sonra hayat kurtarmak için genellikle “altın zaman” olduğunu söyledi. O zaman bile, lojistik çok karmaşık olabilir.
“Kurtardığımız insanlar yaralandı – moloz altındalar ve ne kadar derinde olduklarını bilmiyoruz” dedi. “Sıkışmışlar, belki de çöken yapı nedeniyle bacakları ezilmiş, kemikleri kırılmış ve yardım için bağıramıyorlar.”
Avustralya’daki New South Wales İtfaiye ve Kurtarma Servisi için uluslararası bir kentsel arama ve kurtarma ekibini koordine eden David Lewis, hayatta kalan bazı kişilerin bir depremden dört veya daha fazla gün sonra bulunduğunu söyledi. Bir insanın enkaz altında hayatta kalabileceği sürenin, sıcaklık, yiyecek ve suya erişimleri ve nasıl kapana kısıldıkları gibi çeşitli değişkenlere bağlı olduğunu da sözlerine ekledi.
Ne yazık ki, Türkiye ve Suriye’yi vuran güçlü depremin gece yarısı meydana geldiğini de sözlerine ekledi.
“O zaman bina çöktüğünde bir boşluk olmasını ve çatının veya en üst katın üzerinize düşmemesini umarsınız.”
Deprem bölgesine koşan uzmanların etkinliği, kısmen ne kadar iyi koordine edildiklerine ve ne kadar çabuk vardıklarına bağlı olacaktır. Ancak Japonya’daki Keio Üniversitesi’nde uluslararası acil durum yönetimi uzmanı olan Yosuke Okita, bölgenin uzak ve erişiminin nispeten zor olduğunu söyledi.
Okita, bölgedeki küçük havaalanlarının arama kurtarma personeli ve ağır ekipmanlarını taşıma kapasitesine sahip olmaması durumunda ekiplerin daha büyük havaalanlarına uçmak ve deprem bölgesine kamyonla gitmek zorunda kalacağını söyledi. Kamyonların bulunmasının da zor olabileceğini ve etkilenen bölgeye giden bazı yolların kapatıldığını da sözlerine ekledi.
Kısmen çökmüş binalara giren kurtarıcılar geldiklerinde tehlikeli ortamlarda çalışıyor olacaklar.
Northeastern Üniversitesi’nde depremler konusunda uzmanlaşmış bir inşaat mühendisi olan Jerome F. Hajjar, deprem bölgesindeki binaların birçoğunun birkaç on yıllık hafif betonarme ve yığma yapılar gibi göründüğünü söyledi. Bu, büyük bir artçı sarsıntı veya gaz sızıntısından kaynaklanan bir yangın durumunda başka bir çöküşle karşı karşıya kalabilecekleri anlamına gelir.
Profesör Hajjar, “Sadece durumu daha da zorlaştırıyor” dedi.